Avustralya’da o güne kadar kayıtlara geçirilmiş en şiddetli kuraklık günleri yaşanıyordu. Ormanda yaşayan vahşi hayvanlar, susuzluktan kırılıyordu. O kadar ki, kasaba ve köylere inip, normal şartlarda yanlarına bile yaklaşmayacakları evlerin yakınında, bir yudum olsun içecek su arıyorlardı.
Oysa çiftliklerde yaşayanların durumları onlardan daha iyi değildi. Sığırlar ve koyunlar zayıf düşmüşlerdi ve teker teker ölüyorlardı. Çiftçiler ise ellerinde kalan azıcık su ile hem kendilerinin, hemde sahip oldukları hayvanların ihtiyacını gidermeye çalışıyorlardı.
Bu yüzden o çok kıymetli suyu, vahşi hayvanlara kaptırmaya hiç niyetleri yoktu. Pek çok çiftçi, ellerinde tüfekler ile su yalaklarının ve depolarının önünde nöbet tutmaktaydı.
O kuraklık günlerinden birinde, elinde silah nöbet bekleyen bir çiftçi, çalılıkların arasında bir kıpırtı hissetti.
“Bu mutlaka vahşi hayvanlardan biri olmalıdır“ diye düşündü.
Ağır ve sessiz adımlarla sesin geldiği hedefe doğru ilerlerken, tüfeğini çoktan eteş etmeye hazır hale getirmişti bile. Yeterince yaklaştığını düşündüğü anda, nişan aldı ve hayvanın ortaya çıkmasını beklemeye başladı. Kısa bir süre sonra çalılıkların arasından, kesesinde yavrusu ile bir kanguru çıktı.
Herhalinden susuz olduğu anlaşılan kanguru, kahverengi gözleriyle çiftçiye adeta yalvarıyordu.
Çiftçi elini tetikden çekti. Bu anne kanguruyu öldüremezdi. Hele yavruya kıymak, asla onun yapabileceği bir iş değildi. Kanguru ağır adımlarla, inekle için bırakılan su kovasının yanına gitti. Çiftçi hala daha onlara bakıyordu.
Kanguru da gözlerini çiftçiden ayıramıyordu. Kovanın yanına gelen anne kanguru, yavrusunu suya doğru yaklaştırdı. Zavallı küçük kanguru, öyle susamıştı ki, az daha kovanın içine düşecekti. Anne kanguru ise, aynı yalvaran gözlerle çiftiçiye bakmaya devam ediyordu. Yavru kanguru suyu doya doya suyunu içip kafasını kovadan çıkartınca, annesi onu ortaya çıktıkları çalılıklara doğru götürdü ve kısa süre sonra da gözden kayboldular.
Onları seyreden çiftçi ise, tüfeğini bir kenara koymuştu ve sessizce ağlıyordu. Çünkü anne kanguru tek bir yudum su içmemişti. Bütün o yalvaran bakışlar, “lütfen, sadece yavrum için“ demekti..
(Arka Kapak’tan)
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Hazırlayan | Selim Gündüzalp |
Genel Yayın Yönetmeni | Ergün Ür |
Sayfa Sayısı | 157 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Aralık 2012 |
Basım Yeri | İstanbul |
En / Boy | 14,00 / 20,00 cm. |
Editör | Özkan Öze |