Köylünün Birisi, güz vakti arı kovanlarından bal peteklerini toplar, tahta teknelere doldurarak, satmak üzere kasabaya getirirmiş. Kendisine bakkal bir müşteri bulmuş. Pazarlık yapmışlar, üç aşağı, beş yukarı derken anlaşmışlar. Sura balın tartılmasına gelmiş.
Bakkal, balı tartmaya başlamış, ama terazisinin kefesine koyacak yarım okka’dan başka ağırlığı olmadığı için, köylünün getirdiği koca koca petekleri, elleriyle böler parçalar kefeye öyle koyarmış. Tabi bu arada elleri dirseklerine kadar bal oluyormuş. Ne yapsın o da, eline koluna bulaşan bu balı yalamaya başlamış.
Köylü bu durumdan biraz rahatsız olmuş:
“Emmi, balın yarısı yalamaya gidiyor“ diye söylenmiş.
Bakkal: Ağam, işkillenme, kastım yok! Ama bilirsin ki, bal tutan parmağını yalar!“ demiş.
Türkçe’nin, deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir. Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız, ama çoğumuzun, kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek. Bunun en önde gelen sebeplerinden biri, bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hâli hazırda bulunmayışıdır. İşte “Deyimler ve öyküleri“ dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı.
“İkinci öykü dizisi“ okuyucularını, merakla izlenecek, neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor.
(Arka Kapak)
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 140 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Ekim 2004 |
Basım Yeri | İstanbul |
En / Boy | 14,00 / 20,00 cm. |