Toros dağlarında yöre halkının uğursuz saydığı, bu yüzden kimselerin gitmediği bir kanyon ve burasını yurt edinmiş, türünün son örneği, yaşamının son demlerini süren bir pars. Bir gün başlarında Ali Hoca ve bir grup üniversite öğrencisi bu kanyonu keşfe gelir.
Bir yanda, yaşamını Anadolu’nun son kalan parslarını bulmaya adamış, aynı zamanda aktif bir çevre savaşçısı ve gerçek bir bilim insanı olan Ali Hoca. Bir yanda da en büyük düşmanı insanoğlu ile son bir mücadele yaparak, bitmekte olan yaşamına görkemli bir veda etmeyi düşünen, bu dağların gerçek efendisi olan bir pars.
Biri dağların birisi şehirlerin iki yalnız varlığı bu kanyonda bir araya gelerek ortak bir kaderi paylaşırlar.
Arka planda son yıllarda giderek derinleşen ekolojik tahribatı ve sosyal sorunlarıyla bir Türkiye manzarası.
Anadolu’nun hoyratça yok edilen doğasına bir ağıt ve ekolojik bir manifesto.
Doğanın sessiz çığlığına duyarsız kalmayanlar için..
“... Ali Hoca ve Pars göz göze geldiler. Parsın gözleri, ay ışığında mücevher gibi parlıyordu. Birbirlerinin düşüncelerini okuyorlardı sanki. Bir an kendisi Pars; Pars da Ali Hoca olmuş gibiydi. Parsın ne yapmak istediğini anladı. Bu hayvan, kendisini öldürtmek istiyordu ve bunun için de kendisini seçmişti.“
(Tanıtım Bülteninden)
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 210 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Nisan 2013 |
Basım Yeri | Ankara |
En / Boy | 14,00 / 20,00 cm. |