Otuz yaşındayken yurdunu ve yurdunun gölünü ardında bırakarak dağa çekildi Zerdüşt. Dağda on yıl zaman zarfında, bıkmadan, usanmadan hep ruhunu dinledi... Ve sonunda içinde, gönlünün derinliklerinde bir değişiklik duyumsadı. Günlerden birgün yıldız, aydınlatacak bir şeyin kalmasaydı yazgın ne olurdu? On yıl varki buraya mağarama çıkıyorsun. Eğer, ben, kartalım ve yılanım olmasaydık, ışığından ve yolundan bezerdin. Fakat her sabah seni bekledik. Işığının fazlasını aldık ve bunun için seni kutsadık.
Bak! Ben, fazla bal toplamış arı gibi uzanacak ellere muhtacım. İnsanlar arasında, akıllılar deliliklerine; fakirlerde zenginliklerine kavuştuğu o derin sevinci tekrar yaşatmak için armağanlarımı paylaştırmak istiyorum. Bunun için aşağılara inmeliyim. Nasıl ki sen, cömert yıldız, akşamları denizin arkasına iniyor ve arkadaki dünyaya ışık götürüyorsan, ben de senin gibi, inmek istediğim insanların arasına girmek istiyorum.
Ey, en büyük mutluluğu bile kıskanmadan görebilen tek göz, beni kutsa!... Taşmak isteyen kadehi kutsa ki içinden su, altın gibi aksın ve mutluluğun parıltılarını her tarafa saçsın.
“Bak, bu kadeh yine boşalmak, Zerdüşt yine insan olmak istiyor.“ Zerdüşt’ün on yıl sonra insanların arasına karışma isteği ve dağdan inişi böyle başladı.
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Çeviren | Mustafa Bahar |
Sayfa Sayısı | 308 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Temmuz 2011 |
Basım Yeri | İstanbul |
En / Boy | 14,00 / 20,00 cm. |
Orjinal Dil | Almanca |