Şiir, onu en ciddi kavram-imge örgüsü olarak anlayanlar için, başarılması çok zor bir uğraştır; ama bir esinlenmeler dökümü olarak anlayanlar için de çok kolaydır. Yazmaya girişenlerin çoğu, birincisinin farkında olsa da ikincisine kapılırlar. Esinlenmeler birbirini kovalayan, ayakları dolanan, sonunda artık düz basamayan imgeler karmaşası olur. İmgenin kavramı silip süpürdüğü bu durumda anlamsız bir coşku ya da anlamsız bir hüzün kâğıda dökülür. Kavram-imge dengesi nasıl kurulacaktır? Bu soruya cevapta filozof İmmanuel Kant’ın bilgi için söylediği bir söz yol gösterici olabilir: “Algısız kavram boş, kavramsız algı kördür.” Algı, anlık duyumlamaları işlev olmaktan yönelim olmaya dönüştüren yetidir. Bir ses duyarım; kulağımda bozukluk yoksa sesi duymamazlık edemem. Bu durumum işitme duyumumun işlevidir. Sesi çıkaran nesneye dikkatimi çevirirsem nesne ile duyum arasında bağ kurmaya yönelirim. Böylece bir algı bireşimi oluşur ve işitilen ses düşünülür. Durumu ancak kavramlaştırarak anlayabilirim. Konuşabilen bir kimse için algının kavramı çağrıştırması ölçülemeyecek kadar hızlıdır; öyle ki, ‘algı-kavram birliği aynı anda oluyor’ diyebilirim.
Bu çözümleme şiirsel anlatım için de geçerlidir. Şiirde algı içeriğine imge denir. Aralarındaki ince fark imgenin bir algı bölümü olmasındadır. Şiirde imgeden imgeye geçiş, bölümlerin bütünleştirilmesinin ve anlatımın sürekliliğinin sağlanmasıdır. Bu geçişlerde kavram ve kavramın esnek uzantıları daima olmalıdır. Olmazsa, şiir olmaz. İşte çoğu şiir yazarının başaramadığı, kavramı imgeyle birlikte hareketlendirme görevidir. Kavram imgeleri düzenleyemezse, imgeler başıboş akar, bir körebe oyunu sahnelenir. Ortaya çıkan yazı şiirle ilgisiz bir dökümdür. Pek önemli bir husus da şudur: Şiirde insan görünecek. İnsan ya şiirin ardında ya yanında ya önünde görünecek. Bir görünüp çekilse bile bir an için olsun görünecek.
Türkçe şiirin içinde kıvrandığı olumsuz durum imgecilik hastalığıdır. Türkçe şiir imge yığınlarıyla yakasını süslemeyi huy edinmiştir. Bu illete ‘manzumecilik’ diyorum. Türkçe şiirin en üstün sayılan örneklerinde bile manzumecilik kendini gösterir: kavram imgenin peşine takılmıştır, sürüklenmektedir. Bu tek yanlı oluşuma neden olan yanılgı, imgeye göre kelime arama ve yapıştırma yapaylığıdır.
Hayati Umut SÖNMEZ’in ZEMHERİ Soğuk Yalnızlık şiirlerini tek şiir olarak okumaya çalıştım. Tek konuya bağlamaya çalıştım: kırsala aşk. Kır ile kent arasındaki uçurumu ancak aşkın gücü kapatabilir. Sevgiliyi uçuruma düşmekten kurtarabilir. İyimserlik ve kötümserlikten uzak bir içten bağlanma, kaybetmekte olduğumuz insani değerleri bize hatırlatabilir. Şiir sanatı yönünden bazı aksamalar bağlanmanın saflığını bulandırmıyor. Daha ne yapılması gerekiyorsa, ben değil, bir şiir eleştirmeni hiç değil, kendisi yapacaktır.
Kitabın Özellikleri
Basım Dili | Türkçe |
Sayfa Sayısı | 110 |
Kapak Türü | Karton Kapak |
Kağıt Türü | 2. Hamur |
Basım Tarihi | Mart 2014 |
Basım Yeri | Bursa |
En / Boy | 13,50 / 19,50 cm. |
Ağırlık | 121 gr. |