Milliyetçilik, içine girdiğimiz çağda da, Batı dünyasının örtülü gerçeği olarak kalacaktır; yani, milliyetçiliğin sözünü etmeyecek, ama bütün iktisadi ve siyasi politikalarını bu esasa göre düzenleyeceklerdir. Bu örtülü tavırda, Avrupa’nın özellikle siyasi hayatında ortaya çıkan milliyetçi tutumların tamamının ırkçı bir yaklaşıma sahip olmalarının da payı vardır. Ne olursa olsun, Avrupa’nın bu iki yüzlülüğü bizim okumuşlarımızı da her zamanki gibi etklemiş ve yüksek sesle milliyetçilik düşüncesini sorgulamaya başlamışlardır.
Okumuşlarımız yine aldanmaktadır; milliyetçilik hala, milletlerin en katı gerçeğidir; ama, nasıl bir milliyetçilik? Bu kitapta Türk milliyetçiliğinin, Batı’nın geçirdiği maraziliklerden uzak fikir yapısı ve dayanakları anlatılmaktadır. Türk milliyetçiliği yabancı perspektiflerden, Avrupalı takdimcilerden nakledilmemekte, kendi gözümüzle görülüp, kendi tarihi muhtevamız içinde değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
Yediyüzüncü kuruluş yılını kutladığımız Yüce Osmanlı Devleti’nin ise, özellikle hukuka bağlılık, hukukun üstünlüğü konularındaki hassasiyet ve müesseseleri irdelenmektedir.
Son bölüm ise, yazarın iman ve insan konularındaki yaklaşımlarını içermektedir.
(Arka Kapak)